DAMPİNGE KARŞI VERGİYE YÖNELİK PARA CEZASI KARARI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

DAMPİNGE KARŞI VERGİYE YÖNELİK PARA CEZASI KARARI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

   14.08.2017 tarihinde Gümrük TV’de yayınlanan “Eksik Ödenen Dampinge Karşı Vergiye İlişkin Para Cezası Kararı Düzenlenmemesi Gerektiğini Biliyor musunuz?” başlıklı yazıda, Danıştay 7. Dairesi’nin E. 2005/1117, K. 2007/2800 sayılı ve 20.6.2007 günlü kararının 4458 sayılı Gümrük Kanununda 5911 sayılı Kanun ve 6455 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile güncelliğini yitirip yitirmediği hususunda mesleki çevrelerde tereddüt hasıl olduğunu gördük, konuya ilişkin olarak daha detaylı bir çalışmayı kamuoyunun bilgisine sunmaktan mutluluk duyarım. 

A. DAMPİNGE KARŞI VERGİYE YÖNELİK PARA CEZASI KARARININ DANIŞTAY’IN İLGİLİ KARARI ÇERÇEVESİNDE GÜNCELLİK YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ:

   Bilindiği üzere, Danıştay kararının verildiği 2007 tarihinde yürürlükte olan 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun,
3. maddesinin;
8. fıkrasına göre, gümrük vergileri deyimi; “Gümrük vergileri” deyimi, yürürlükteki hükümler uyarınca eşyaya uygulanan ithalat vergilerinin ya da ihracat vergilerinin tümünü,
9. fıkrasına göre, ithalat vergileri deyimi; “İthalat vergileri” deyimi, – Eşyanın ithalinde öngörülen gümrük vergileri ve eş etkili vergileri, – Tarım politikası veya işlenmiş tarım ürünleriyle ilgili özel düzenlemeler çerçevesinde alınan ithalat vergilerini;
İfade eder’’ şeklinde tanımlanmış iken, 7 Temmuz 2009 tarihli ve 27281 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandıktan 3 ay sonra yürürlüğe giren 5911 nolu Gümrük Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile yapılan değişiklik uyarınca; 3. maddenin,
8. fıkrası,
a) “Gümrük vergileri” deyimi, ilgili mevzuat uyarınca eşyaya uygulanan ithalat vergilerinin ya da ihracat vergilerinin tümünü;
b) “Gümrük yükümlülüğü” deyimi, yükümlünün gümrük vergilerini ödemesi zorunluluğunu;
9. fıkrası, “İthalat vergileri” deyimi,
a) Eşyanın ithalinde ödenecek gümrük vergisi ile diğer eş etkili vergiler ve mali yükleri,
b) Tarım politikası veya tarım ürünlerinin işlenmesi sonucu elde edilen bazı ürünlere uygulanan özel düzenlemeler çerçevesinde ithalatta alınacak vergileri ve diğer mali yükleri; ifade eder’’ şeklinde değiştirilmiştir.
2007 yılında yürürlükte olan 234. maddesi;
‘’1. Serbest dolaşıma giriş rejimine veya bir geçici muafiyet düzenlemesine tabi tutulan eşyaya ilişkin olarak, yapılan beyan ile muayene ve denetleme veya teslimden sonra kontrol sonucunda;
a) Eşyanın tarife uygulamasını etkileyen cins, tür ve niteliklerinde veya vergilendirmeye esas olan sayı, baş, ağırlık gibi ölçülerinde aykırılık görüldüğü ve beyana göre hesaplanan gümrük vergisi ile muayene sonuçlarına göre alınması gereken gümrük vergisi arasındaki fark %5’i aştığı takdirde, gümrük vergisinden ayrı olarak bu farkın üç katı para cezası alınır.
b) Kıymeti üzerinden gümrük vergisine tabi eşyanın beyan edilen kıymeti, muayene ve denetleme sonucunda bu Kanunun 23 ila 31 inci maddelerinde yeralan hükümler çerçevesinde belirlenen kıymete göre noksan bulunduğu takdirde, bu noksanlığa ait gümrük vergisinden başka bu vergi farkının üç katı para cezası alınır.
2. Ancak, satış birimine göre miktar itibariyle %5’i geçmeyen bir fark ile maddi hesap hatasından doğan noksan kıymet beyanlarında, bu farklara ait gümrük vergisinden başka bu verginin bir katı da para cezası alınır.
3. Genel ve katma bütçeye dahil kamu kuruluşları ile özel idareler ve belediyeler için 1 inci ve 2 nci fıkra hükümleri uygulanmaz. Bu gibi hallerde, 241 inci maddenin 1 inci fıkra hükmüne göre işlem yapılır.
4. Bu maddeye göre verilen ceza hiçbir şekilde 241 inci maddenin 1 inci fıkrasında belirtilen miktardan az olamaz.’’
   Hükmüne havi iken, 5911 sayılı Kanun ve 11 Nisan 2013 tarihli ve 28615 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandıktan 3 ay sonra yürürlüğe giren 6455 nolu Gümrük Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile değişiklik uyarınca;
234. madde,
   (Değişik : 5911 – 18.6.2009 / m.60 / Yürürlük / m.72) 1. Serbest dolaşıma giriş rejimi veya kısmi muafiyet suretiyle geçici ithalat rejimine tabi tutulan eşyaya ilişkin olarak, yapılan beyan ile muayene ve denetleme veya teslimden sonra kontrol sonucunda;
a) 15 inci maddede belirtilen Gümrük Tarifesini oluşturan unsurlarda veya vergilendirmeye esas olan sayı, baş, ağırlık gibi ölçülerinde aykırılık görüldüğü ve beyana göre hesaplanan (Değişik ibare : 6455 – 28.3.2013 / m.11) “ithalat vergileri” ile muayene sonuçlarına göre alınması gereken (Değişik ibare : 6455 – 28.3.2013 / m.11) “ithalat vergileri” arasındaki fark %5’i aştığı takdirde, (Değişik ibare : 6455 – 28.3.2013 / m.11) “ithalat vergilerinden” ayrı olarak bu farkın üç katı para cezası alınır.
b) Kıymeti üzerinden (Değişik ibare : 6455 – 28.3.2013 / m.11) “ithalat vergilerine” tabi eşyanın beyan edilen kıymeti, 23 ila 31 inci maddelerde yer alan hükümler çerçevesinde belirlenen kıymete göre noksan bulunduğu takdirde, bu noksanlığa ait (Değişik ibare : 6455 – 28.3.2013 / m.11) “ithalat vergilerinden” başka vergi farkının üç katı para cezası alınır.
c) Satış birimine göre miktar itibarıyla %5’i geçmeyen bir fark ile maddi hesap hatasından doğan noksan kıymet beyanlarında, bu farklara ait (Değişik ibare : 6455 – 28.3.2013 / m.11)“ithalat vergilerinden” başka vergi farkının yarısı tutarında para cezası alınır.
2. Dâhilde işleme rejimi, gümrük kontrolü altında işleme rejimi ve tam muafiyetli geçici ithalat rejimi hükümlerine tabi eşyaya ilişkin olarak yapılan beyan ile muayene ve denetleme veya teslimden sonra kontrol sonucunda; birinci fıkrada belirtilen farklılıkların tespiti durumunda aynı fıkrada öngörülen cezaların yarısı kadar para cezası alınır.
3. Yukarıda belirtilen aykırılıkların gümrük idaresince tespit edilmesinden önce beyan sahibince bildirilmesi durumunda söz konusu cezalar yüzde onbeş nisbetinde uygulanır.
4. Genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri için yukarıda belirtilen cezalara ilişkin hükümler uygulanmaz. Bu gibi hallerde, 241 inci maddenin birinci fıkra hükmüne göre işlem yapılır.
5. 194 üncü maddenin birinci fıkrası uyarınca doğan gümrük yükümlülüğü kapsamında ödenmesi gereken ithalat vergilerinin anılan maddenin dördüncü fıkrasında öngörülen tarihe kadar hiç ödenmemiş veya eksik ödenmiş olduğunun gümrük idarelerince yapılan kontrol sonucunda tespit edildiği durumda, ödenmesi gereken ithalat vergilerinin söz konusu dördüncü fıkrada belirtilen faizi ile birlikte tahsilinin yanı sıra, yükümlüsü hakkında bu vergilerin dörtte biri tutarında para cezasına hükmedilir. Bu fıkrada belirtilen hiç ödenmeyen veya eksik ödenen ithalat vergilerinin yükümlüsünce gümrük idaresinin tespitinden önce bildirilmesi durumunda bu cezaya hükmedilmez. 194 üncü maddenin dördüncü fıkrası uyarınca işlem yapmakla yetinilir.
6. Bir ila üçüncü fıkralara göre verilen cezalar 241 inci maddenin birinci fıkrasında belirtilen miktardan az olamaz.
Şeklinde değiştirilmiştir.
Görüldüğü üzere, Danıştay’ın kararını verdiği tarih ile bugün yürürlükte olan Gümrük Kanunu arasında, konumuzu ilgilendiren farklılık; ithalat vergileri deyimine ‘’mali yükler’’ ibaresinin eklenmesi ve 234. Maddesindeki ‘’gümrük vergisi’’ deyiminin ‘’ithalat vergisi’’ olarak değiştirilmesidir.

Danıştay’ın vermiş olduğu Kararın, ilgili kısmı şu şekildedir;

   ‘’Mahkemece, eş etkili vergi olan damping vergisinin gümrük vergisi kapsamında değerlendirilmesi suretiyle karar verilmiştir. Ancak yukarıda yer alan hükümlere göre, damping vergisinin, yalnızca 4458 sayılı Kanunun usul ve şekle müteallik hükümlerinin uygulanması bakımından 4458 sayılı Kanunda tanımlanan “gümrük vergileri” kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Öte yandan, damping vergisinin dayanağını oluşturan 3577 sayılı Kanun, damping vergisinin noksan ödenmesi suretiyle gerçekleştirilen ithalatlara yönelik olarak ceza uygulanacağı yolunda herhangi bir hüküm içermediği gibi, 4458 sayılı Kanunun cezaya ilişkin maddelerinde de bu yönde bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
Bu bakımdan, 4458 sayılı Kanunun 234’üncü hükmü uyarınca, aynı Kanunun 3’üncü maddesinin yukarıda yer verilen fıkralarından hareketle, damping vergisinin gümrük vergileri kapsamında değerlendirilmesi suretiyle, tahakkuk ettirilen damping vergisi tutarı üzerinden ceza kararı alınması, “Kanunsuz suç ve ceza olmaz” ilkesine aykırılık oluşturduğundan, verilen kararda isabet görülmemiştir.’’
   Açıkça görüldüğü üzere, dampinge karşı vergi; Yüksek Mahkemece bir ‘’eş etkili vergi’’ olarak kabul edilmektedir. Kararın verildiği tarihte de, G.K.nun 234. Maddesinde geçen gümrük vergisi deyiminin eş etkili vergileri kapsadığı yukarıda yer verdiğimiz halinden açıkça anlaşılmakta olup, bu maddede yapılan ‘’ithalat vergileri’’ deyimi değişikliğinin bir eş etkili vergi olan dampinge karşı vergi yönünden bir farklılık yaratmadığı izahtan varestedir. Eş deyişle, Kararın verildiği tarihte de; gümrük vergisi deyimi ‘’eş etkili vergiyi’’ kapsamaktaydı, şimdi de ithalat vergisi deyimi ‘’eş etkili vergiyi’’ kapsamaktadır. Hal bu iken, dampinge karşı vergi yönünden Kanun halen aynı lafzını korumakta iken Danıştay’ın kararının güncelliğinin yitirildiğinin söylenmesi mümkün değildir.

B. DAMPİNGE KARŞI VERGİYE YÖNELİK PARA CEZASI KARARININ DANIŞTAY’IN İLGİLİ KARARINDAN BAĞIMSIZ OLARAK HUKUKA UYGUNLUK AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

   Dampinge karşı vergiye yönelik para cezasının Danıştay kararından bağımsız olarak değerlendirilmesi, konunun anlaşılması açısından önem arz etmektedir. Şöyle ki,
Bu noktada, üzerinde durulması gereken ilk nokta; dampinge karşı verginin kaynağını nereden aldığıdır. Bu sorunun cevabı, 1 Temmuz 1989 tarihli ve 20212 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak 3 ay sonra yürürlüğe giren 3577 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanun’dur.
Gerçekten de, 3577 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanun’un 7. Maddesinin ilk fıkrasına göre, Yapılan soruşturma sonucunda Kurul tarafından belirlenen ve Bakanlıkça onaylanan damping marjı veya sübvansiyon miktarı kadar dampinge konu malın ithalinde dampinge karşı vergi, sübvansiyona konu malın ithalinde ise telafi edici vergi alınır. Bununla birlikte, dampinge veya sübvansiyona konu ithalat nedeni ile meydana gelen zararın telafisinin, tespit edilen damping marjı veya sübvansiyon miktarından daha az bir miktar veya oranda vergi konulmasıyla mümkün olabileceğinin belirlenmesi halinde bu oran veya miktarda vergi uygulanır.
Dampinge karşı vergi yönünden kural koyan sadece 3577 sayılı Kanun değil, bu Kanun’un 15. Maddesinin;
1. fıkrasının, ‘’Gümrük mevzuatının; gümrük vergisinin tesciline, tahakkukuna, tahsiline, geri verilmesine, takibine ve teminata bağlanmasına ilişkin bu Kanuna aykırı olmayan usul ve şekle müteallik hükümleri, dampinge karşı vergi veya telafi edici verginin tescili, tahakkuku, tahsili, geri verilmesi, takibi ve teminata bağlanması işlemlerinde de uygulanır.’’ amir hükmü gereğince usul ve şekle ilişkin hükümleri ile sınırlı kalmak kaydıyla Gümrük Kanunu,
3. fıkrasının ‘’Bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde, GATT 1994’ün VI ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Anlaşma ile Sübvansiyonlar ve Telafi Edici Tedbirler Anlaşması hükümleri dikkate alınır.’’ amir hükmü uyarınca 3577 sayılı Kanunda hüküm bulunmayan hallerde GATT 1994’ün VI ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Anlaşma ile Sübvansiyonlar ve Telafi Edici Tedbirler Anlaşması,
2. fıkrasının ‘’Ödenmeyen dampinge karşı vergi veya telafi edici vergi, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre gümrük idarelerince kovuşturulur.’’ amir hükmü uyarınca, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun da dampinge karşı vergi ihtilaflarında göz önüne alınmalıdır.
   3577 sayılı Kanun’un 16. maddesinin 2. fıkrası uyarınca ise; bu Kanunun tatbikatında, Gümrük Kanunu ile diğer kanunların bu Kanuna aykırı olan hükümleri uygulanmaz.
   Tüm bu hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden de anlaşılacağı üzere, dampinge karşı vergi ihtilaflarında 3577 sayılı Kanun, 4458 sayılı Kanun, GATT 1994’ün VI ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Anlaşma ile Sübvansiyonlar ve Telafi Edici Tedbirler Anlaşması göz önüne alınacaktır.
   Bu çerçevede olay değerlendirildiğinde, 19 madde ve ek 2 maddeden oluşan 3577 sayılı Kanun’da dampinge karşı vergiye yönelik para cezası düzenlenebileceğine dair bir hüküm yoktur. 3577 sayılı Kanun’un 15. maddesinin 1. fıkrasının, ‘’Gümrük mevzuatının; gümrük vergisinin tesciline, tahakkukuna, tahsiline, geri verilmesine, takibine ve teminata bağlanmasına ilişkin bu Kanuna aykırı olmayan usul ve şekle müteallik hükümleri, dampinge karşı vergi veya telafi edici verginin tescili, tahakkuku, tahsili, geri verilmesi, takibi ve teminata bağlanması işlemlerinde de uygulanır.’’ amir hükmü gereğince usul ve şekle ilişkin hükümleri ile sınırlı kalmak kaydıyla Gümrük Kanunu uygulanacağından ve 16. maddesinin 2. fıkrası uyarınca Kanunun tatbikatında, Gümrük Kanunu ile diğer kanunların bu Kanuna aykırı olan hükümleri uygulanmayacağı düzenlendiğinden Gümrük Kanunu’nun esasa ilişkin olan 234. maddesinin para cezası hükümlerinin, dampinge karşı vergiye yönelik para cezası getirmesi de olanaklı değildir.
Burada bir parantez de, GATT 1994’ün VI ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Anlaşma ile Sübvansiyonlar ve Telafi Edici Tedbirler Anlaşmasına açmak gerekmektedir.
   Bilindiği üzere, Anayasa’mızın 90. Maddesine göre, usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir.
‘’30.6.1967 tarihinde imzalanan Anti-Damping Kodu ile GATT’ın VI ncı Maddesini uygulama esasları ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir.
   GATT Anti-Damping Kodu’nun getirdiği en önemli sonuç, dampingli ithalatın ve bundan kaynaklanan zararın tespiti ve önlem alınmasında, taraf ülkelerin diledikleri gibi hareket edemeyecekleri konusunda anlaşmış olmalarıdır.
Kennedy Round’u takiben 1973-1979 yılları arasında yapılan Tokyo Round GATT Anti-Damping Kodu’nun kapsamının genişletilmesi ve yeni bir Sübvansiyon Kodu’nun kaleme alınması ile sonuçlanmıştır.
   Bununla birlikte, dünyada hızla boyutları genişleyen ticaretin sonucu olarak, damping ve sübvansiyon uygulamalarının hızla arttığı ve bu gerekçeyle alınan karşı tedbirlerin uluslararası ticareti olumsuz yönde etkilediği görülmüştür.
Bu çerçevede, artan sorunlara daha etkin çözümler bulmak amacıyla, GATT’ın öncülüğünde yapılan sekizinci Müzakere Turu olan GATT Uruguay Round Ticaret Müzakereleri 1986’da Uruguay’da başlamış ve Nisan 1994’te Fas’ta tamamlanmış, sonuçlarını ortaya koyan Nihai Senet de 1 Ocak 1995’te yürürlüğe girmiştir. GATT Uruguay Round Ticaret Müzakereleri sonucunda; ülkemizce de imzalanan Nihai Senet kapsamındaki Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) Kuruluş Anlaşması Ek I’de yer alan “GATT 1994’ün VI ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Anlaşma” (Anti-Damping Anlaşması) ile “Sübvansiyonlar ve Telafi Edici Tedbirler Anlaşması” (Sübvansiyonlar Anlaşması) formüle edilmiştir. Anti-Damping Anlaşması ve Sübvansiyonlar Anlaşması önceki Kodların ana prensibini taşımaları yanında, yapılacak uygulamalarda taraflar arası şeffaflığa yer vermekte ve teknik çalışmalara daha belirgin bir çerçeve çizmektedirler.’’ (Prof. Dr. Arif Esin, Türkiye’nin Dampingli Veya Sübvansiyonlu İthalata Karşı Önlemleri) görüldüğü üzere, iki uluslar arası antlaşma, Üye Ülkelere dampinge karşı verginin koyulması yönünde yükümlülükler getirmekte olup, 26/01/1995 tarihli ve 4067 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan ve 3/02/1995 tarihli ve 95/6525 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanan Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması Ek 1’de yer alan Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması 1994’ün VI ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Anlaşma’nın 18/4 maddesine göre, Her üye, en geç DTÖ Anlaşmasının kendisi için yürürlüğe girdiği tarihte kendi yasa, yönetmelik ve idari usullerinin bu Anlaşmanın sözkonusu Üyeye uygulanabilecek hükümlerine uygun olmasını sağlamak için genel veya özel nitelikte gerekli her türlü önlemi alacaktır.
   26/01/1995 tarihli ve 4067 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan ve 3/02/1995 tarihli ve 95/6525 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanan Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması Ek 1’de yer alan Sübvansiyonlar ve Telafi Edici Tedbirler Anlaşması’nın 32/5 maddesine göre, ‘’Her Üye, kendisi için DTÖ Anlaşması’nın yürürlüğe giriş tarihinden daha geç olmamak üzere, yasalarının, yönetmeliklerinin ve idari prosedürlerinin, sözkonusu Üye için geçerli oldukları şekilde bu Anlaşma’nın hükümlerine uygunluğunu sağlamak amacıyla, genel veya özel nitelikte bütün gerekli adımları atacaktır.’’
Bu antlaşmaların tetkikinde de, dampinge karşı vergiye yönelik para cezası tahsil edilebileceği öngörülmemiştir.
Sonuç olarak, 3577 sayılı Kanunda, 4458 sayılı Kanun’un uygulanabilir hükümlerinde, kabul edilen uluslar arası antlaşmalarda, dampinge karşı vergiye yönelik para cezası kararı verilebileceği düzenlenmemiştir. Eş deyişle, dampinge karşı vergi para cezasının kanuni bir dayanağı bulunmamaktadır.
   Anayasa’mıza ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununa göre, “suçta kanunilik” ve “cezalarda kanunilik” ilkesi oluşturulmuştur. Çağdaş hukukun vazgeçilmez temel ilkelerinden biri de “kanunsuz suç ve ceza olmaz” kuralıdır. Bu ilkeler ile kişilerin temel hak ve özgürlükleri güvence altına alınmaktadır. Yasama organı kamu düzeninin korunması bakımından ceza kanunlarında ve diğer kanunların ceza içeren hükümlerinde düzenleme yaparken hem Anayasa kuralları içinde hareket etmek hem de ceza hukukunun genel prensiplerine bağlı kalmak mecburiyetindedir.
   Herkes ( cezaların azaltılması durumu hariç olmak üzere ) suçun işlendiği günde yürürlükte olan kurallara göre cezalandırılmalıdır.
T.C. Anayasa’sının “Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” başlıklı 11. maddesi “Kanunlar Anayasa’ya aykırı olamaz” hükmüne, “C- Suç ve cezalara ilişkin esaslar” başlıklı 38. maddesi “kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz” hükmüne amirdir.
   Tüm bu sebeplerle, herhangi bir kanuni dayanağı olmadığından dampinge karşı vergi para cezası kesilmesi olanaklı değildir.